Hititlerde Devlet ve Toplum Yapısı

                                                       

                                                        Hititlerde Devlet ve Toplum Yapısı

                  Hitit Devleti bir sosyal devletti ancak teokratik bir düzenin varlığı daha ön plandaydı. Küçük bir dua parçasında '' ülkenin göğün toprağın ve insanların fırtıma tanrısına ait olduğu '' ifade edilmektedir. Devletin başında egemen bir kral, egemen bir kraliçe ve veliaht birinci sırayı almaktaydı. Sonra bir hiyerarşi izleyerek kralın kardeşleri, yeğenleri ve bunların yanında kralın evlenmeleri sonucu akraba prensler ve önemli şehirlerin başında bulunan ve anlaşmalarla krala bağlı olan küçük krallar yer almaktadır. Bunlardan sonra yüksek devlet memurlarının askeri unvana sahip olanları, soylular arasından önemli sivil mevkilerin başında bulunanlar ve rahipler sınıfı gelmektedir. 
Hitit devleti feodal bir yapı arz ediyordu. Bu feodal krallıklar Hitit devletinin vasalıydılar. Vasal krallar büyük Hitit devletine her yıl belirli bir miktar vergi ödemek, savaş zamanında da at, asker ve savaş arabası yardımında bulunmakla yükümlüydüler. Eyalet vergileri, Hitit kralının yaptığı ve üstlendiği görevleri kendi eyaletlerinde de uyguluyorlardı. Devletin baş sorumlusu kraldı ancak Hitit kralının diğer doğu devletlerindeki gibi her şeye egemen bir despot olarak ortaya çıkmadığı görülür. Hitit krallarını Mısır ve Mezopotamya krallarından ayıran özellikler görülür örneğin; Hitit kralları hiçbir zaman Tanrı-Kral olma eğilimi göstermemişlerdir. Onların ancak öldükten sonra tanrı olduklarına inanılmıştır. Ancak Hitit kralları hayattayken tanrıların yer yüzündeki temsilcileriydi, ama ölen ve tanrı olan krallar, gerçek tanrılarla hiçbir zaman eşit tutulmamış ve tanrılar topluluğu içine sokulmamıştır. 
Hitit krallarının görev ve yetkileri hakkında, talimat metinlerinde bilgi edinilmektedir. Buna göre Hitit krallarının başka görevleri; başrahiplik, başkomutanlık ve baş yargıçlıktır. Başrahiplik görevi gereğince, kral, bayram ve dua günlerinde tanrılara yapılan ayinleri başkanlık etmek ve onlara kurban takdim etmekle yükümlüdür. Diğer taraftan Hitit kralları, başkumandan sıfatı ile Hitit ordusunun başında sefere çıkmıştır. Hitit kralları baş yargıç olarak hakimlerin çözümleyemediği önemli ve zor davalara bakmıştır. Kralın başkanlık ettiği bu yüksek mahkeme yeminlerinin bozan krallıkların durumu, asiller arasındaki davalar, vasal beylikler arasındaki anlaşmazlıklar ve ölüm cezaları hakkında hüküm verme yetkisine sahipti. Hitit kralları çoğu zaman yetki ve görevlerini başkalarına devretmişlerdir. Bütün bu görevlerin gerektirdiği sorumlulukları aynı anda yerine getirmeleri mümkün olmadığı için, kimi yetkiler prensler ve aile bireyleri arısında paylaştırılmıştır. Valiler, eyaletlerin  yönetiminde krala vekalet emişler, sarayda görülen önemli davaların bir kısmına kral yerine yüksek rütbeli saray görevlileri yargıçlık etmiştir. Çeşitli seferlere kral yerine prensler ve generaller çıkmış, anlaşmaların, diplomatik yazışmaların, fermanların yazımlarında baş katipler, kralların yerine bu rutunleri yerine getirmiş hatta tanrıları kızdırmak pahasına da olsa kimi dini törenlere kralın yerine prensler katılmıştır. Hitit kralları devleti saraydan idare etmişlerdir. Saray hem kralın ikameti hem de devlet işlerinin görüldüğü yerdi. Devlet arşivi de sarayda yer almaktadır. Hititlerde krallık veraset yoluyla sağlanmıştır. Kral yerine geçecek veliahtı daha hayattayken belirlemiştir. Krallığın erken dönemlerinde veliahtın belirlenmesi konusunda iç karışıklıklar yaşanmış saray içinde suikastler, darbeler, aile içi cinayetler ve sürgünler meydana gelmiştir. Ancak Telipinu'nun tahta geçmesiyle birlikte bu konuda bir düzenleme getirilmiş. Krallığın babadan oğula geçmesi kurala bağlanmıştır. Hitit krallarının fermanları ve kanunları birer anayasa değildir. Sonradan tahta çıkan krallar tarafından bu fermanlar ve kanunlar çiğnenebildiği gibi, yürürlükten kaldırılarak yerlerine yenileri de konmuştur. Diğer taraftan Hitit kralları başkumandan sıfatıyla Hitit ordusunun başında her yıl sefere çıkmak zorundaydılar. Bunda devletin siyasi güvenliğinin etkisi olduğu gibi seferlerin devlete sağladığı ekonomik menfaatlerinde rolü vardır. Çünkü bu askeri seferlerin sonucunda devlet hazinesini büyük miktarda ganimet kazandırılmıştır. Kralların aylarca süren seferlere çıktığı bilinmektedir ancak kimi istisnai durumlarda kendi yerine bir prensini yada bir komutanını da sefere gönderebilir. Hitit krallarının ordusunun başardığı, elde ettiği  her başarının kralın iktidarını sağlamlaştırmaktadır. Çünkü elde edilen başarılar tanrıların krala açık desteğinin göstergesidir. Antik Yakın Doğu politik düşüncesine göre tanrılar tarafından yönlendirilen ve korunan hükümdarlar sadece meşru ve adil olduklarında zafer kazanmıştır. Askeri başarıların kaydedildiği yıllarda uzun uzun savaş ganimetlerine yer verilmesinin nedeni de budur. Hitit kralları diplomasinin de başında yer almaktaydı. Diplomasinin amacı yazılı antlaşmalar aracılığıyla devletler arası ilişkileri düzenlemek, kralı, evlilikler yoluyla müttefiklik ve ya vasallık sağlamak,karşılıklı askeri yardım ve iş birliği gerçekleştirmektir. Orduyu ve bürokrasiyi yöneten Hitit kralları ülkedeki adalet sistemininde yönetmek durumundadır.Hükümdarın emirlerine itaatsizlik etmek doğrudan ülkeye ve tanrıya ihanet etmekle eş değerde sayılmıştır.
Başrahip olarak kral oldukça kalabalık olan resmi Hitit panteonundaki Tanrı ve Tanrıçalar için çoğu periyodik olarak düzenlenen dini bayramların gerçekleşmesi, tapınakların bakımı ve inşası, tanrılara kurbanların sunulması gibi görevlerin haricinde kralları önemli dini ritüelleri bizzat yönetmişlerdir.
Kral aynı zamanda ülkenin baş hakimiydi.Ancak sıradan bir hakimlik görevi değil en üst temyiz organı görevini yürüten kral özellikle ölüm cezasını gerektiren suçların som kararlarını verir ya da kendilerine bağlı küçük devletlerin önemli davalarını görürlerdi.Kralın verdiği karar kesin olup başka bir itiraz hakkı yoktu. Ayrıca kral kendisine aile bireylerine, saraya(devlete) karşı gelme gibi suçlar ve cinsel içerikli suçların davalarına da bakar. 
Bütün bunların yanında kralın memur ve görevlileri atamak belirli kişilerin günlük ücretlerini ödemek, arazi bağışlamak, din adamlarını atamak, ayin ve ritüellerde yer almak geziler düzenlemek takdis etmek vb. gibi sayısız bir çok görevi be yetkisi daha vardı.
Hitit kralları, İmparatorluk öncesine ait resmi belgelerde kendileri için Labarna, sonrasında Büyük Hitit Kral, Hatti Ülkesi Kralı, Kahraman, Fırtına Tanrısının sevgilisi gibi ünvanları sıraladıkları görülmektedir. Bunların dışında Hitit krallarının kendileri için kullandıkları en önemli ünvan DUTUSI  ( Güneş/im) ünvanıdır. 
İmparatorluk sonrasında muhtemelen Mısır etkisiyle kendisinden DINGIR UTU SI ( Güneşim, Majesteleri) diye bahsedilen kral, dini konularda da LUGAL HASSU şeklinde anılır. Tablet, mühür ve mektuplarda Hitit kralından Büyük Kral, İmparator, Hatti ülkesinin kralı, Kahraman x tanırısının gözdesi şeklinde bahsedilmektedir.
Sarayda Büyük Kraldan sonra en nüfuslu şahsiyet kralın annesidir. Metinlerde ana kraliçelere Tavananna yaşayan kralın eşine ise Şakuvaşşar denilmektedir. Hitit kraliçelerinin en öenmli özellikleri güçlü bağımsız olmalarıdır. Kraliçe, büyük kralın eşidir ve bir önceki ana kraliçe yani kralın annesi öldüğünde ondan Tavanaana ünvanını devralır. Bu ünvanı devralan ana kraliçe eşi olan kral ölse de kendi ölene kadar bunu kullanmaya devam eder. Yani egemenlik hakkı erkek tarafının ölümüyle sona ermezdi. 
Hititçede Labarna egemen kral, tavanaanna ise egemen kraliçe anlamında kullanılmaktadır. 
Erken Hitit döneminde Tavananna Labarnanın eşi ve partneriydi. Görevi ve yetkisi bununla sınırlıydı. 
Hattice metinlerin Hititçe çevirisinde dini ritüellerde de sadece kralın olarak geçer. Tavananna'nın Hitit Kraliçesi olarak özel bir anlama kavuşması I.Hattuşuli  dönemine rastlar. 
Bütün prestiji ve gücüne rağmen Hitit kraliçeleri mahkemeler önünde yargılanabiliyor ve cezalandırılıyordu. 
Mısır ve diğer Mezopotamya devletlerinde kraliçe sadece kralın eşidir ve sadece bir takım dini sembolik görevleri vardır. Bunun dışında politik yetkilere ya da ülke yönetiminde söz hakkına sahip değillerdir. 
Hititlerde ise kraliçe devletler arası hukukta söz sahibi olarak dış politikaya karışmakta, ülkenin yönetimi konusunda çeşitli hükümler vermekte, adeta kralın yanında ikinci bir temsilci olarak bulunmaktadır. Bunun en belirgin işareti bağımsızlık ve etkinliğin sembolü olan Tavanaanna unvanı mühürleridir. 
Hitit devletinde kralın yanında adaleti sağlayan Pankuş adlı bir meclis vardır. Yazılı belgelerdeki bilgilere göre Pankuş'un görev ve yetkileri hakkında az da olsa bilgi edinilmiştir. Örneğin kralın göstereceği veliaht Pankuş tarafından müzakere edilirdi. Soylular kralın yargısına bağlı değillerdi; tersine tartışmalı konular Pankuş'ta ele alınır karara bağlanırdı.
Kral soyundan birine verilen ölüm cezasının Pankuş'un onayından geçmesi gerekirdi. Bu meclisin krala karşı tutumu değişkendi. Kral yeterince güçlüyse bu meclise başvurma gereği duymuyordu.
Kral yerini sağlamlaştırıncaya kadar Pankuş'un haklarına ve yetkilerine saygılı olmak zorundaydı. Eski devlet zamanında Pankuş yargılama hakkına da sahipti. Bu meclisi oluşturan soylular toplum tabakalanması içinde en yüksek yeri tutmaktaydı. Bunlar yüksek askeri ve idari görevlerde bulunan ve genellikle kral ailesinin yakınları olan kişilerdir. 
Hitit devletinin toprakları bir takım yönetim bölgelerine ayrılmıştır. Özellikle önemli olan yerler, Hititlerin ilk devletlerinin kurdukları Orta Anadolu saraya mensup prenslerin görevli olduğu valiliklerin elindeydi.Bu valilikler birer küçük krallık görünümü vermektedir. Özellikle Hatti devletinin sınır bölgelerinde bulunan soylu kişiler arasından tayin edilen Kale Beyi'nin görev ve işlevlerini yazıtlardan öğrenebilmek mümkündür. Bu kişilerin bulundukları sınır bölgelerinin her türlü gereksimine ve savunmasında sorumlu, aynı zamanda ihmal edilmemesi gereken kilit görevlerini yerine getirmeye zorunlu kişilerdi.

Yorumlar